7 haziran 2015 genel seçimleri

denge partisi beklenenin aksine hdp değil mhp olacaktır bence.

18 yaşını doldurmuş herkesin (yani seçmen olan) kesinlikle sandığa gidip oy kullanması hatta oyuna sahip çıkması gereken seçimler. benim tahminim; akp %34 chp % 28 mhp % 24 hdp % 9

yeni nesil biraz daha milliyetçi gibi. ana muhalefet mhp olursa şaşırmamak lazım

AKP %38 MHP%%21 CHP%24 Diger%17

Elektrikler kesilmeden before AKP %40 CHP %28 MHP %18 HDP %10 DİĞER %4 Elektrikler kesildikten after AKP %48 CHP %25 MHP %15 HDP %8 DİĞER %4

(bkz: vaziyet alın burası karışacak)

AKP %44 CHP %26 MHP %16 HDP %11 BBP-SP %1 DSP %0,3 DİĞER %1,7

akp %39 chp %22 mhp % 25 hdp %8

Akp'nin iktidar mhp'nin ana muhalefet olduğu ülkede yaşamam ben ağzınızı hayra açın amk

mhp nin mutlaka 20 yi geçeceği hatta 25 e bile çıkabileceği seçimdir. tabii elektrikler gitmezse :))

devletin başına devlet gelecek cCc

hdp nin barajı geçememesi durumunda akp nin yek başına hükümet olacağını düşündüğüm değil bildiğim seçim brolar ama altındada kalacak kalmak zorunda bırakılacak gibi duruyo doğuda sandıklara en iyi sahip çıkan kazanır yani ??

mhp'nin %20'yi geçemeyeceği seçim. geçmesi önemsiz ama geçemez.

bizim siyasi görüşümüzde beşiktaşşşşşşşşşşş biladerrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr

Ben 2 ay önce ikametgahı Nişantaşında aldım , öncede İzmir'de ydi , seçim yerim İzmir çıktı , niye böle oldu acaba Nişantaşı'na aldırabilir miyim tekrardan , siksen gitmem bi oy için İzmir'e..

bu seçimde beni çok şaşırtan ve beni buraya yazmaya itecek olaylar oldu. bu seçime kadar hiçbir zaman akpnin iktidardan inebilmesi gibi bir ihtimal doğmamıştı. oysa ilk defa bu seçim sürecinde akp iktidarının değişme ihtimali var. bilale anlatır gibi anlatmaya çalışacağım ve adım adım sırayla anlatarak ilerleteceğim konuyu. ilk olarak akp niye kaka? niye onlara oy vermemeliyiz? çünkü arkadaşlar bu adamlar ne yazık ki ülkeyi batırıp içine ettiler. yapılan her şeyi tek tek söylemek çok zor ama önemli ve genel olarak ana hatlarıyla bahsetmek gerekirse: ilk büyük sıkıntı ekonomi alanında. insanlar aç arkadaşlar aç aç! açlık ne demek bilir misiniz sizler? bir insanın yatağa aç girmesinin ne olduğuna dair bir fikriniz var mı? oruç tutmak gibi değil, oruç tuttuğunuzu ama sonrasında da o mükemmel sofralarınızda iftarınızı yapmadığınızı düşünün. üstelik insanların bu açlığı kronikleşmiş. yani bu söylediğim oruç metodunu bir ay değil yıl on iki ay uyguladığınızı düşünün. insanların alım gücü düştü. paranın değeri de düştü, cebe giren para da azaldı. para azaldı derken birileri çok çok çok fazla zenginleşirken toplumun geneli fakirleşti. biliyorsunuz ülkenin yüzde 1i servetin bilmem kaçına sahip muhabbetleri ki bu aklıma geldiğinde gözümde hep bu filmin başı gelir. yani çok çok az sayıda birileri etin hasını biz kalanlar da birbirimizi yiyoruz onların önümüze attığı kemikler için. buna iktidar nasıl sebep olur diyenler. akp döneminde ülkenin üretime dair yaptığı her şey satıldı elden çıkarıldı, fabrikalarımız satıldı. bu süreçleri bizzat ben tanıyorum biliyorum. neler yaşanır, nasıl olur ufacık çocuk yaşımda gözlerimle gördüm. hafızama kazındı gördüklerim. ben ailesi şeker fabrikalarında memurluk yapan bir ailenin çocuğuydum. o fabrikanın nasıl birilerine peşkeş çekildiğini her sene devletin kasasına milyonlar aktaran fabrikanın nasıl zarar ediyormuş gibi gösterildiğini, ederinin nasıl çok çok altında satıldığını, o kadar ki tam hasattan sonra satışın yapılıp, fabrikada içindeki malın zaten satış fiyatının büyük bir kısmı kadar ettiğini, devletin çalışanlarına nasıl siktir çektiğini, bizlerin alım gücü düşerken, ailemin maaşı yıllarca dondurulurken, o fabrikayı alan şerefsizlerin nasıl servetlerine servet kattıklarını yıllar içinde nasıl büyüdüklerini gördüm. işte birileri ülke zenginliğinin büyük kısmını elinde tutarken kalanlar nasıl fakirleşiyor buna da iktidarın etkisi nedir buradan pay biçin. bu ülkede asgari ücretli insanlar vergi veriyor. milyon değil milyar dolarlık iş yapan adamlarsa vergiden kaçıyorlar. işte insanlar böyle fakirleşti arkadaşlar. türbanı, hakları, demokrasiyi, laikliği bir kenara bırakın, insanlarımızın genel sorunu açlık ve iktidar onları bilerek bu hale düşürüyor. peki bundan kazancı ne olur diye düşünürseniz şu: insanlar türkiyede fakirleşir hatta ölürler ama dinden vazgeçmezler. çünkü din onların açlığa tahammülüdür. adam fakirleştikçe diğer dünyada kral gibi yaşama düşüncesine daha da sımsıkı tutunur ve eğer siz dini siyasette başarılarınız için kullanıyorsanız bu da size bayram ettirir.

bunun haricinde gelelim diğer olaylarına, bu adamların iktidarında ımf borcu kapatıldı ama çok daha fazla borç alındı. çok daha fazla borçlanıldı. doğan çocuğumuz borçla doğuyor. ekmeğin fiyatı çok değişmiyor niye çünkü gramajı küçültüyorlar. her şeyin fiyatı pahalandı. ürettiğimiz tarım ürünlerini üretmez hale geldik. ithal eder hale geldik, saman alır hale geldik. ondan sonra da patates niye 5 lira? tabiki de olur. bu tarım politikalarıyla ne beklenir ki zaten? bu ülkede insanlar et yemiyorlar artık yahu ömür dediğin zaten 70 yıl, bunu da ete hasret, deniz ürünlerini görmeden geçirmek ne kötü. bir büyük sorun da sağlık sisteminin bitirilmesi bakın ben bu yazıyı bir doktor adayı olarak yazıyorum. inanın sıkıntı inanılmaz büyüdü. bir tek hastaneleri birleştirmekle iyi ettiler ama onun haricinde okullarda bize ders verecek adam akıllı hoca bulamıyoruz. her dandik okulda hoca olmadan sadece binayla tıp fakülteleri açılıyor. sizi tedavi edecek insanlar inanın kendi ailelerini başka doktorlara götürecek insanlar olacaklar, sadece sistem sorunu yüzünden insanları tedavi edemiyoruz, eksik olan doktor sayısı değil, sistem bozuk. sırtı ağrıyan alelade bir şey için acı çeken biri hemen uzmana gidiyor. oysa bunu avrupada yapamazsınız, bir sevk sistemi vardır. önce pratisyen sizden sorumlu hekime gidersiniz ev gereğine göre o sizi uzmana yönlendirir. bu uzmanın yükünü azaltır. bize hastadan öykü almak öğretiliyor sadece bunun ideal süresi de 10-15 dk oysa devlet sizi 3-5 dakikada hastanın öyküsünü almaya, muayene etmeye, teşhis koymaya zorluyor. hal böyle olunca doktorlar adam gibi muayene edemiyor sizleri ve öldürülüyorlar bu da yetmezmiş gibi içerideki hasta 6 dakika kalsa kapıda bekleyenler hayat hikayeni mi anlatıyorsun kardeşim diye homurdanıyorlar.

bunun haricinde eğitim bitirildi ne yazık ki bu camiaya çok yakın biri olarak söyleyebilirim ki bu mevcut eğitim sisteminden adam çıkmaz, ülkenin geleceği kömür gibi kararır. çünkü sistem az önce de anlattığım gibi insanları din sömürüsü yapan bu partiye mahkum etmek, sımsıkı bağlamak için adam olacak çocuğun bile olamaması için özenle hazırlanmış şekilde. öğretmenler gittikçe daha da kalitesizleşiyorlar vs. bunları söyledikten sonra da şuna dikkatinizi çekerim. yahu bir devletin var olma amacı aslında halkının en temel ihtiyaçlarını karşılamaktır. halkını doyurmak, beslemek, sağlıklı olmasını sağlamak, eğitmektir. oysa bizim devletimiz son 13 yıldır bunu yapmıyor. o zaman devlet olmanın anlamı ne ki? insanlarımız devletlerin halkı için olduğunu unutalı çok olmuş. halk devlet için vardır zannediyorlar. bunların yanı sıra kürt sorunu var. evet bu ülkede bir kürt sorunu vardır ama böyle çözülemez ki. adeta yeni bir devlet kuruluyor orada. bu niye yanlış? çünkü bu devlet bir zamanlar türk olmayan insanları türk devletinde yaşamaya mecbur etti. g.doğuda bir kürt devleti kurulursa ne olacak. mesela ben doğuluyum. yani memleketim sınırları planlanan kürdistan haritasının içinde kalıyor ama kürt değilim. işte o zaman da bir kürt olmayan insanlar bir kürt devletinde yaşamaya mecbur edilecek. ilk durum ne kadar yanlışsa bu da yanlış. milli devletler kurmak 19.yy da bitti. geçti artık o devirler. toplumlar artık dünya vatandaşı olmak yolunda ilerlerken akp kürtlerin sorununu çözmediği gibi olayı geri dönüşü çok zor berbat bir noktaya getirdi. bir de yol meselesinden bahsedelim. bu adamlar onu da yapmadılar. olay şöyle. bakın hepiniz evinizin önünü düşünün. o yol kaç kez kırılıp tekrar yapıldı sorarım size. önce doğalgaz döşediler yolu kırdılar yandaş yaptı zengin oldu ekonomik makas büyüdü. sonra su hattı döşediler yandaş o yolu bi daha yaptı. sonra altyapı dediler, kanalizasyon dediler, dediler de dediler o yolu elli kez yaptılar ama her seferinde de o yaptıklarını km olarak şu kadar yol yaptık listelerine eklediler. buna da icraat dediler.

bunlardan bahsettikten sonra akp ile ilgili kısmı çok uzatmak istemiyorum. asıl konu o değil çünkü bir insan bu kadar aleni olaylara rağmen akpyi iyi olarak göremez görmemeli. benim asıl anlatmak istediğim şey bu seçimde cumhuriyet halk partisi. bu adamları savunmazdım size önceden. hele baykal dönemini. çünkü türk solunu bitirmek üzere kendini onları ulusalcı yapmaya adamış bir partiydi bu parti. bu adamlar: 1.proje üretmezdi 2.halktan kopuklardı, halka inmezlerdi 3.işleri güçleri laiklik elden gidiyor, demokrasi, cumhuriyetti 4.halkın sorunlarını bilmezlerdi, halkın açken 'demokrasi dediğin ne aç kalınca yenir mi' dediğini bilmezlerdi. 5.suçlanan geçmişinden kopamamış bir partiydi. 6.chp ülke yönetemez, ekonomiden anlamaz, batırırlar düşüncesi vardı. 7.solcu olmaktan uzaklaşmış bir partiydi. ama bugün baktığımızda öyle atılımlar yaptılar ki kayıtsız kalmak elde değil. insanlar ilk defa bu partiye zorunluluktan değil umutla ve içlerinden gelerek oy verecekler. niye mi? benim de anlatmak üzerinde durmak istediğim şey bu. sizlere chpnin nasıl bir parti haline geldiğinden projelerinden ve bunların nasıl mantıklı olduklarından bahsedip genel olarak medyada gördüğüm çürütücü iddiaları çürütmek istiyorum. 1.asgari ücreti 1500tl yapmak: asgari ücreti 1500 tl yapıp bu parayla insanları fakirlikten bir ölçü de olsa kurtaracaklar. bunu nasıl yapacaklar. ilk yapacakları şey asgari ücretten vergi almamak olacak. yani şöyle ki adam zaten azıcık bir para alıyor bunun da bir kısmını vergi olarak ödüyor. bundan vazgeçecekler. bir de brüt ve net maaş vardır ya, brüt asgari ücretli için işverenin cebinden çıkan paradır, net de çalışanın cebine girendir bu iki rakam arasında da 250 tl gibi bir para oynar. işte devlet bundan da vazgeçecek ve bu da asgari ücretlinin cebine girecek böylelikle asgari ücretlinin maaşı 1500 tl olacak. peki niye asgari ücretliye bu parayı vermek zulüm değil, niye işverenler çalışanlarını azaltmazlar ve devlet niye zarar etmez? çünkü her şeyden önce şunu bir belirtelim. asgari ücret artarsa hiçbir işveren işçi sayısında azalmaya gitmez. çünkü günümüz işverenleri öyle anasının gözü ki zaten o işi 5 kişi çok yoğun çalışarak yapıyorsa adamlar zaten 6. kişiyi çalıştırmıyorlar ki. bir çalışan bile fazla çalıştırmıyorlar. dolayısıyla o işverenin o işin yapılması için 5 kişiye asgari ücret kaç tl olursa olsun ihtiyacı var. bunu anlamak için bir de şöyle düşünelim. asgari ücret 500tl ye düşse hiçbir işyeri der mi ya buraya 5 kişi değil birinin daha alalım 6 kişi çalışsın. hiçbiri demez. dolayısıyla işçi işinden olur tam bir palavradır. ayrıca devlet asgari ücretliden vergi almaktan vazgeçiyor ama nasıl zarar etmiyor? şöyle ki zaten chp diyor ki bizim verdiğimiz 1500tl harcanacak bir para. yani işçi o parayı zaten kenara atamaz, tasarruf yapılacak bir para değil. dolayısıyla verdiğimiz her kuruş harcanacak. yani işçinin cebinden bir başkasının oradan bir başkasının derken elli cep dolaşacak vergi olarak alıp yol yapmaktan kullanacağımız paradan vazgeçip verdiğimiz zaman almadığımız her 1 lira 50 cep dolaşıp elli kişinin cebine girecek 50 lira olacak. ayrıca şu da var. mevcut iktidar işçilerin boğazını sıkıp vergi alırken, milyarderlere dokunmuyor. chp ise bizim işçiden alacağımız vergiye ihtiyacımız yok onun yerine vergi vermeyen bir tane milyarder yandaştan alacağımız vergi zaten bütün işçilerin vereceği vergiyi karşılar diyor.

2. emekliye 2 maaş ikramiye: aynen burada da asgari ücret zammı gibi bir durum söz konusu. emeklinin aylığı zaten ortada yani onlara verilecek iki maaş da birikim yapmalarını sağlamaz. onlar da bu parayı illaki harcayacaklar. dolayısıyla devletin onlardan almadığı her kuruş vergi, verdiği her kuruş zam, kat kat fazlasıyla tekrar devlete geri dönecek. 3.aile sigortası: kılıçdaroğlu bunu geçen seçimde anlatamadı. ben bile anlamadım. çünkü aklımda beliren imgeyle ters düşüyordu. çünkü içinde sigorta kelimesi geçiyordu ama bu seçimde anlatıldı. bu da şöyle ki evine para girmeyen aileye devlet para yardımı yapıyor. şu anda zaten bu var diyorlar. hayır yok! niye yok? çünkü şu anda yardımı devlet değil akp yapıyor. anlatabiliyor muyum bilmiyorum ama bu şu demek. o yardımı alan okuma yazma bilmeyen kadına bunun akp tarafından verildiğinin ve onlar olmazsa bu yardımın da olmayacağı dikte ediliyor. oysa bu planda bu devletin yasası olacak. iktidar chp de mhp de akp de olsa chp bunu getirdikten sonra mecburen yapılacak. üstelik yönetimi de farklı. şu anda seçme şansı verilmiyor insanlara, para verilmiyor bakanların oğullarının fabrikalarında üretilen makarna, bulgur, pirinç gidiyor(işte böyle şeylerle birileri zenginleşiyor. adamların devlet politikası kendilerinden bir kesimi zenginleştirmek üzerine kurulu) oysa bu sistemde insanlara para ve ne istiyorlarsa alma özgürlüğü verilecek. üstelik verilen yardımın değeri iki katına çıkacak. fakirler bir partiye köle olmaktan kurtulacaklar.

hdp'nin barajı geçeceği seçimlerdir. sonra rte düşünsün.

3.tarım politikaları: sadece çiftçiye mazot 1.5 tl olayı var sanıyor çoğu insan. oysa işin rengi başka. tek başlık altında hepsini açıklamaya çalışacağım. hiç düşündünüz mü pazarda malın fiyatı lirayken tarlada nasıl 75 kuruş olur. yani olayın tamamına yakını tarlada ama orada 75 kuruşken pazarda 5 tl. aracılar yüzünden dediğinizi duyuyorum sanki. bunu ben düşündüm. hem de çok yıllar önceydi. o kadar uzun zaman önceydi aileme biz de sermaye bulup aracılık yapsak ya diyecek kadar önceydi. babam açtı gözlerimi. kim bu aracılık işlerinin başında? biz niye bu kadar pahalı besleniyoruz? çünkü bir kilo malın ederi 75 kuruş, sonrasındaki soğuk hava deposu nakliyat vs masrafları da 75 kuruş olsun. 1.5 lira olması gereken maldan havadan 3.5 lira kar elde ediliyor. üstelik sadece bir kilogram maldan. 75 milyonun her gün kaç kilogram daha doğrusu gros ton meyve sebze tükettiğini düşünürseniz bu sektörde her yıl nasıl para döndüğünü görebilirsiniz. peki devlet bunu görüyor da niye engellemiyor diye sorarsanız da cevap zaten sorunun içinde olduğundan belli. çünkü başbakanların, cumhurbaşkanlarının alık çocukları bu işin başında. işte bu adamlar bunu bitirmeyi aracı sistemini ortadan kaldırmayı vaat ediyor. bugün pazarda 5 liraya aldığının ürünü çiftçinin 75 kuruşa değil 1.5 liraya satıp zarar etmemesini kar etmesini sağlamayı, size de 2.5liradan yedirmeyi vaat ediyorlar. bunların dışında da çok önemli vaatleri var. en gibi? çiftçiye mazot 1.5 olacak. insanın aklına geliyor haliyle arkadaş bizim türk insanı işgüzardır alır 1.5liradan satar 3.5 liraya çiftçi olur sana petrolcü. ama olmayacak, çünkü chp iktidarı her çiftçinin ekeceği toprağa göre tek tek hangisinin kaç litre mazota ihtiyacı var hesaplayıp, senin hakkın bu kadar kardeşim diyecek. bunun dışında benim tarım konusunda çok çok önemli gördüğüm bir şey yapacaklar. bir önceki yıldan taban fiyatı belirleyecekler. bu ne demek anlatalım. bizde şöyle olur. bir ürün bir sene para eder sonraki yıl tüm çiftçiler onu eker, ürünün fiyatı haliyle çok düşer ve para etmez çiftçi zarar eder. bir taraftan da bir önceki yıl para etmeyen mallar ekilmez. o mal bir sonraki sene bulunamaz, fiyatı o kadar artar ki ithalata gidilir. çiftçi yine batar. bu uygulama bunun önüne geçecek. chp diyor ki kardeşim gelecek sene senin ekeceğin şu mal en aşağı bu fiyattan gidecek. kimse almazsa ben alacağım malını kefilin benim. sen de ona göre ne ekeceğini bana bildir. böylelikle ne oluyor? her sene hangi sebzeden ne kadar ekiliyor biliniyor. çiftçi mağdur edilmiyor, insanlar bir sonraki sene bir ürünü bulmada sıkıntı çekmiyorlar. bi de işin tarım kredi kooperatifi meselesi var. o da şöyle mevcut sistemde çiftçi ilaç vs alabilmek malını büyütmek için borçlanıyor. ama hem kooperatif yeterince bütçe ayırıp destek vermiyor. hem de faizleriyle ve hasattan hemen sonra çiftçinin tepesine binmesiyle çiftçinin varını yoğunu alıp bir sonraki sene çiftçiyi ekemez hale getiriyor(bir trakya büyüklüğünde alanın artık ekilmemesi gibi). oysa chp bunu değiştirmeyi çiftçiye faizsiz kredi vermeyi, tohum yardımı yapmayı ve çiftçi de artık kazanacağı için rahatça ödemesini sağlamayı planlıyor. daha ne olsun ki?

4.kobilere destek: şaşırtıcı derecede akıllıca planlanmış bir proje. çünkü temelinde kobilere verdiği vergi tutarında sıfır faizli kredi vermek. o kadar akıllıca ki bu yolla hem devlet vergisini tahsil edecek. hem de kobilerin kaçak(faturasız şu kadar olur abime) çalışmasının önüne geçilecek. çünkü ödediğin her kuruş vergiyi, faizsiz kredi olarak alacaksın devletten. ayrıca şu yönden de oldukça mantıklı. bir kobi vergi verdiği ölçüde iş yapıyor demektir. yani o derece büyük demektir. dolayısıyla da büyümesi için de büyüklüğü oranında yardım yapmak oldukça hakkaniyetli. yani devlet bir taraftan da hangi kobiye ne kadar destek? neye göre kime göre? sorununu basit bir şekilde çözmüş oluyor. 5.taşeron işçiler: şu anda ülkede bir milyona yakın taşeron işçi var. taşeron işçi kısaca şu demek: it ite, it kuyruğuna. yani devlet yapması gereken bir işi o işle ilgili kurumuna iletiyor, o kurum da o işi yapmaya yeterli personel vs olmadığından bir yüklenici firmaya yaptırıyor. firma bunun bedelini karıyla birlikte devletin cebinden alıyor. fark ettiyseniz yandaş zengin etmeye çok elverişli bir yöntem. çünkü devletten fazla fazla paralar alınıyor. birileri zengin oluyor. taşeron işçiler de kısaca devlet için çalışıyorlar ama resmiyette değil, gayriresmi olarak devlete çalışıyorlar, pis işleri yapıyorlar(böyle betimleyince insanın aklına polat alemdar geliyor ama bu adamlar bildiğin işçi). chpnin projesi de şu: biz sizin birtakım işleri yapmak için devletin bütçesinden fazla fazla paraları birilerine verdiğinizi biliyoruz. madem bu adamalar bizim için çalışıyorlar o zaman direk devlete geçirelim bunları. işverenleri bunları sigortasız, az maaşla, kötü koşullarda çalıştırıyor.(niye az parayla firma diyor ki ben bu işi şu paraya yaparım. devlet size bunu veriyor. işçinin maaşından alınacak malzemeye kadar işi alan firmanın karı da hepsi bu paranın içinde. dolayısıyla işçiden ne kadar kısarlarsa o kadar çok kazanıyorlar) zaten paralarını da devlet ödüyor aradan aracı kalksın. hem işçi kazansız hem devlet. chp iktidarında sorgusuz sualsiz her taşeron işçi kadroya alınacak. işin garibi ne biliyor musunuz? taşeron işçilerin çok çok çok büyük bir kısmı akpli. çünkü akpnin iş verdiği firmalar yandaş. haliyle işçileri de akpli. ama chp bu adamaların çektiği sıkıntı diyor ve parti ayıt etmeden dertlerine çözüm önerisi getiriyor.

5.borç batağındaki insanlar: bugün türkiyede sayıyı hatırlamıyorum ama 2milyon ya da 5 milyondu. bu kadar insan bankalara olan borçlarını ödeyemediklerinden hapse girmek için sıra bekliyorlar. o kadar batağın içine gömülmüşler ki değil ana parayı(yani aldıkları borcu) onun faizini bile ödeyemiyorlar. chpnin projesi şu. bu adamların borcunu bankaya biz ödeyelim. 12 milyon ya da milyar gibi bir para söz konusu chp bu borçları 2milyara bankalardan satın alacak. yani bu insanlar artık devlete borçlu olacaklar. ama 12 milyar olmayacak borçları. 2 milyar olacak. yani her borçlunun borcu 6da 1ine düşecek. azalması bir yana daha da fazla faiz borcu binmeyecek insanların sırtına. devlet de bu 2 milyar borcu yapılandıracak, düzenleyecek ve borç sahiplerinden düzgün ve makul bir şekilde tahsil edecek. şimdi gelelim medya bu konuda ne dedi? iyi de sen devletsin zorba değilsin ki 2 milyara alasın borçları nasıl alacaksın o borçları bankadan? hem hangi banka veriyormuş onu vs? bakın arkadaşlar bankalar şu şekilde çalışırlar. toplu paradan para kazanarak. şöyle ki diyelim ki biz 10 kişiyiz(bilale anlatıyorum) paramızı bankaya yatırıyoruz banka da bize belli bir sürenin sonunda hem ana parayı hem de faizi veriyor. nasıl oluyor bu? şöyle oluyor. banka hepimizden paraları topluyor. sonra da bu toplu parayı karlı bir işe yatırıyor, ya da borsada kullanıyor(borsaya yatırmıyor, direk borsada kullanıyor) ya da direk işi kendisi yapıyor(inşaat gibi) sonra da on kişiden aldığı toplu paradan çok miktarda para kazanıp yatırımı tamamlayınca hem 10 kişinin ana parası, hem de her birine vermeyi önerdiği faizin parasını, hem de kendisine kar kalacak parayı topluyor ve sahiplerine geri veriyor. işte chp borçları böyle satın alacak. yani bankaya taksitle, gıdım gıdım ödenmesi yerine bankaların eline löp diye toplu parayı veriyorlar. bu bankanın da işine geliyor. çünkü ilk olarak o paralar zaten tahsil edilemeyecek paralar. yani borçlu hapse girmeyi bekliyor zaten. ikincisi de bankanın elinde bir anda oluveren 2 milyar gıdım gıdım toplayacağı 12 milyardan daha kullanışlı. çünkü az önce anlattığım şekilde banka 12 milyarı toplayacağı sürenin sonuna kadar o toplu halde eline geçen 2 milyarı zaten çoktan 22 milyar yapmış oluyor. ve böylece bir sürü kredi kartı olsun, kredi borcu olsun bunlardan dolayı hapse girecek vatandaş kurtarılıyor. zaten işin bir de şu yönü var. bu kadar adamı hapiste beslemek zaten devlete çok para harcatacak bir şey.

6.eğitim: az önce yazıp göndere bastığımda bağlantı kopmuş olduğundan baştan yazmak zorunda kalıyorum ne yazık ki. eğitim bizim geleceğimizdir. benim yaşlılığım, sizin çocuklarınız, evleneceğiniz eşiniz, yan yana oturacağınız komşunuz, hepimizin yarınlarıdır. dedim ya tek kelimeyle eğitim 'gelecektir'. bu konuda da şu vizyon çok önemli. bir programda sunucu kk'na eğitimle ilgili düşüncelerini sorunca verdiği cevap şuydu: 'bu mesele bize getirisi çok çok uzun zaman sonra olacak olan ama uğraşmaya, çalışmaya ilk ve en kısa zamanda başlamamız gereken mesele' adam eğitimle ilgili çabalarının iktidar olmasında etkili olmayacağını biliyor ama yine ilk o konuyla ilgili çalışmaya başlamayı koymuş kafasına. bu konuyla ilgili chpnin projesi şu. her sene 15.000 öğrenciyi yurt dışına doktora için yollamak. bu dört senede 60.000 öğrenci eder. bu da 60.000 tez, 60.000 fikir, bilgi demektir. bunların yarısı ülkeye dönerse eğer 30.000 proje eder. bunların 3te 2si işe yaramaz olsun, 10.000 proje kalır elinizde. tamı tamına 10.000 tane proje. bunu yapmanın buna para harcamanın ne kadar faydalı bir şey olduğu zaten nazarımda tartışmaya kapalı olsa da orta vadede bu projeler ekonomik olarak da getiri getirecek. düşünsenize rüzgardan paneliyle ilgili nasıl daha verimli enerji elektrik üretirizden tutun da, dalgadan enerji üretecek santralin nereye kurulacağına, trafikte yapılacak hangi düzenlemelerle daha az benzin yakılacağına kadar hayatın her alanıyla ilgili bir proje. her birinin getirisi ortalama 1milyon olsa 10.000 projenin getirisini siz hesaplayın. işte merkez türkiyede bilimle ilgili merkez olması için uğraşılacakmışmış da ne yapılacakmışmış da deniliyor ya işte bunlar yapılacak. bakın ben fen lisesi mezunuyum, şu anda da iyi bir okulda tıp okuyorum. etrafımda herkes böyle. ve birçoğumuz bu şartlarda çalışmaktan, öldürülmektense okulu bitirip, doktor açığı olan avrupa, kanada, abd, avustralya gibi yerlere gidip oralarda uzmanlık yapıp çalışmayı planlıyoruz. yalnız doktorlar değil. fen liseli olduğumdan birçok çok iyi yerlerde okuyan mühendis arkadaşım da var ve onların da hepsi basıp gitmeyi planlıyor. ama bu konuda beni de arkadaşlarımı da hepimizi bu düşüncelerden tereddüte düşüren neydi biliyor musunuz? yine bir programda sunucu kk'na 'akpnin seçimlerde biliyorsunuz mega projeleri olur, marmaray gibi, kanal istanbul gibi chpde böyle bir şey göre..' kılıçdaroğlu kadının sözünü kesip 'pardon hanımefendi ama beton dökmekle mega proje olmaz. biz her sene 15.000 öğrenci göndereceğiz yurt dışına diyoruz. mega proje işte budur, bundan iyi de mega proje olmaz!' ve bir sonraki gün okulda birçok kişi bu cümlelerii konuşuyordu. işte bizi, bizim gibileri, bu ülkenin geleceğinde rol oynayacak kimseleri burada tutmanın yolu budur. böylesine bir vizyondur. bu adam diyor ki türkiyede bilimle uğraşmak isteyen herkesin önünü açacağız. bu o kadar önemli ki, niye diye sorarsanız size amerika(hani şu dünya biliminin merkezi olan) ile ilgili bir şey söyleyeyim. abd'deki bilim insanlarının yüzden 90ı abd'li değil. işte siz bu vizyona sahip olur da türkiyeye sadece türkiyeli bilim insanlarını döndürmeyi başarabilirseniz ve beyin göçünün önüne geçebilirseniz varın bu ülke nasıl olur siz düşünün.

oy tahminlerim: akp 38 chp 27 mhp 18 hdp 9.7 sp falan filan da geri kalanı

7.merkez türkiye: daha tam ayrıntılanmamış bir poje. ama objektifliğimi bozmak istemediğimden olduğu gibi anlatmaya devam edeceğim. açıkçası iyi ya da kötü diyemediğim bir proje. çünkü temellendirilmesini tam kavrayamadım. ama beğenilerimi söylersem istanbul, sakarya vs nin ekonomideki yoğunluğunu kırmak, zengiliği anadoluya taşımak, iyi bir merkez kurmak olduğundan fikir güzel mantıklı. ayrıca şu şekilde oluyor. mesela mal çinden çıkıp irana gidecek. irandaki alıcı bunu sipariş ettiğinde malın irana gelmesi 7gün. oysa merkez türkiye şehrinde o mal depoda olduğundan 15 saatte teslim ediliyor. bir nevi etrafımızdaki bütün ülkelerin ticaretlerinde onlara yardımcı olmaya, depolamaya dayalı ve ülkenin jeopolitik konumunu sonunda kullanan bir proje. bunlar bakımından iyi. ayrıca şu da çok hoş. proje etap etap yapılacak. yani her etap yapıldıktan sonra para kazandımaya başlayacak, bu sayede bir süre kendini finanse edebilir hale gelecek ve ççoğu akp projesinin aksine meyvesi hemen yenilecek. örneğin bir 3.havaalanı bitmeden bir işe yaramaz ama bu proje ilk etapı 4 sene sonra tamamlanacaksa hemen o sene kar getirecek. alanında bu kadar yeni bir proje olması ilklerden olması da çok önemli tabiki. çekincelerimse şunlar: bu çok uzun süreçli bir proje, e haliyle proje bir şehir kurmak olduğundan bu kadar dallı budaklı olunca temellendirmek de a'dan z'ye planı açıklamak da zor oluyor.

8.kürt sorunu: bunu sonlara saklamak istedim çünkü en az ekonomi kadar önemli: adamlar bir kürt sorunu dosyası yapmışlar ki dosya değil, kitap. ama ben incelediğim kadarıyla sizlere özünü anlatayım. bunu da çok beğendim çünkü tam aklımdaki gibi bir çözüm getirmişler. hali hazırdaki çözüm yöntemlerine bakalım. iki tane görüyoruz biri mhpnin önerisi. kısaca pkk ve öcalan için (bkz: kill them all) diyorlar. diğeri ise akp ve hdpnin yürüttüğü: bu da şu esaslarda ilerliyor. akp türkler, hdp ve öcalan kürtler adına orada olduklarını söylüyorlar. bir masaya oturuyorlar, al gülüm ver gülüm pazarlık ediyorlar ama ne türklerin ne de kürtlerin olaylardan haberi yok. kürtlerin temsil edildiği de yok. buralara chpnin eleştirisi neydi? ilk olarak yasal olmayan şeylerin meclisten geçmesine karşı adamlar. diyorlar ki ne varsa gelin meclise böyle gizli kapaklı olmasın, bi hak veriliyor ama gizli, kimsenin haberi yok. sizler de malumunuz birer partisiniz, gelin meclise mesele neyse konuşalım, çözümü neyse yasa olarak geçirelim. hem anlaşmalara gerek kalmasın hem de neyin ne olduğu bilinsin belli olsun. ama iki taraf da buna yanaşmıyor. bunun saçmalıkları neler? yahu burada öcalan kürt halkından önce kendisini düşünür bu bir, devlet bir terör örgütüyle pazarlık ederse yenildim demektir, yapmaz öyle şeyler bu da iki. peki chpnin önerisi nedir? bakın çok net ve kısa açıklıyorum. diyorlar ki biz dünyada bu işler nasıl oluyor nasıl çözülüyor hepsini inceledik, öğrendik iddia da etmiyoruz illa böyle çözülür diye ama diyoruz ki gelin konuşalım sizin daha iyi bir fikriniz varsa onu uygulayalım. zaten stratejinin temeli de buna dayalı. konuşmak birlikte beraberce. şöyle ki diyorlar ki yahu bu öcalan denilen adam nereden baksan 15 yılı geçti hapiste, devir değişti, zaman değişti, kürtlerin sorunları değişti, bu nereden vakıf olabilir bunlara? ayrıca kendisi bir silahlı örgütün başıdır. dolayısıyla bizim onu muhattap almamamız gerekir. peki diyor chp basit düşünelim. sorun ne sorunu? -kürt sorunu. demek ki bu sorunu kimler yaşıyor? -kürtler. pekala o zaman madem öyle biz direk gidelim halka, komisyonlar oluşturalım, görevlendirelim gidip tek tek soralım kürtlere sizin sorununuz nedir, nelerden muzdaripsiniz ne nasıl olmalıdır diye. bunlardan aldığımız sonuçları da birleştirelim, gelelim meclise toplanalım ve diyelim ki: adamların sorunu bunlarmış, tek tek nasıl çözülür konuşalım. çözümü bulduk mu yasa olarak meclisten geçirelim. bakın diyorlar bu işi yapmak için ne pkk'ya ne öcalana gerek yok. bunları yaparken yani sorunları çözerken zaten pkk karışmak isterse de o zaman devlet bir taraftan sorunları çözer diğer taraftan da pkk ile mücadele eder. zaten aşama aşama sorunlar çözüldükçe pkk kendiliğinden biter(çünkü onun asıl oluşum sebebi kürtlerin problemleridir). benim de başından beri düşündüğüm şekilde yaklaşmışlar olaya. gayet de güzel olmuş. yani bir halkın sorunu var ama masada o halkın geleceği tayin edilirken o halktan başka herkes var.

9.seçim barajı: kaldıracaklar işte daha ne söyleyeyim. daha bugün söyledi kk bizce ideal seçim barajında yüzde 1 alan parti bile temsil edilmeli mecliste dedi. ve bunu da ilk bir sene içinde yapacak.

10.demokrasi, türban, özgürlükler: bu konuda söylenecek de çok bir şey yok. bunların hiçbirine karışmamayı, hatta insanların özgürlükleriyle bağdaşacak hiçbir şeye karışmayı vaat eden iki partiden biri chp

11.hukuk-adalet:bu alanda da devrim yapacaklar, yök(sınav ve üniversitelere adalet bağlamında burada yer verdim) kaldırılacak. hukuk sistemi düzenlenecek. paralel yapıyla da akp ile de bağlantılı olan her hakim, savcı vs görevden alınacak. hukuk şeffaflaştırılacak. hukuk ve demokrasi niye önemli derseniz çünkü yabancı yatırımcıyı çekmenin 2altın anahtarı bu ikilidir. bu ikili ne kadar sağlamsa o kadar rahat yatırım yapılır ülkenize.

son olarak toparlama entrysi olsun istiyorum bu. yukarıda saydıklarım aklıma gelen ve en önemli hatlarıyla chpnin projeleridir. hatta çok daha fazlasıdır. bunlar vaat değildir. hükümet programıdır(hükümet programı iktidara gelen partinin iktidarı sırasında neler yapacağını açıkladığı programdır). bunları yapmayı vaat eden bir başka parti yok! bu adamlar gerçekten çalışmışlar uğraşmışlar ve iktidar ortağı olurlarsa da bu dediklerini yaparlar. bu dediklerinde yapılmayacak bir şey yok. bu entryde kaynak sorularını cevaplayayım. zaten gördüğünüz gibi projelerin çok büyük kısmı(asgari ücret, emekliye zam, taşeron işçiler, kobilere destek gibi) kendini amorti etmeyi bırakın, götürüsünden çok daha fazla getirecek projeler. yani ekonomi ile ilgili projeler yük olmaktan ziyade kar ettirecek. ayrıca planlanan tutar yüzde 3 gibi bir bütçeye tekabül ediyor. bu da bir ekonomide kolayca bulunabilecek bir mebla. ekonomiden anladığım kadarıyla her ekonomi kendi içinde yüzde 3 esneyebilir. ayrıca tercih meselesi. yani devletin saraya da makam araçlarına da, taşeronlara da kaptırdığı paralar kaptırılmazsa, medya patronlarını köpeğin yapmak için vergi almamak yerine, hak ettiğin vergiyi almakla, cumhurbaşkanının oğlunun şirketlerinden alınmayan vergileri aldığınızda ihtiyaç duyulan kaynaklardan çok daha fazlasını bulmuş olursunuz. yani bir anlamda devletin parasının yöneticilerin ailelerinin cebine gitmesini değil de halka gitmesini sağlamak yeterlidir. hani diyorlar ya bu çalınanlar için bal tutan parmağını yalar diye. hah işte yüzde 3 demek o yaladıkları parmaklarındaki bal demek. hiç olmadı bu adamlar devletin o kadar parasını yedi ki devletin de tekrar onların cebine elini sokmasıyla ya da onları şöyle bir baş aşağı çevirip silkelemesiyle dökülener bu kaynaklar gani gani bulunur. chpnin bu seçimde yaptığı her şeyden önce en önemli şey algıları yıkmak oldu. bu seçimde bunu başardı. artık kimse chpye proje üretmiyor diyemez, kimse halktan kopuk diyemez(yani diyebilirler de ama artık altının boş olduğunu kendileri de içten içe bilirler bir gün derler iki gün derler üçüncü gün dilleri varmaz demeye), laiklik ve atatürkten başka işleri güçleri yok diyemez, ekonomi yönetemezler batırırlar diyemez. çünkü akp ekonomiyi chpye kaybetti. chp en iyi ekonomistleri ne yaptı etti topladı bünyesinde. kemal dervişi, faik öztrakı kattı bünyesine. bu insanlar türkiyeyi 2001 krizinden kurtaran insanlar. akp ise ekonomide geriledikçe geriledi. şu geçtiğimiz 4-5 yılda en çok değişen parti oldu. çok değil 8-10 sene önce bu partinin tabanı kendini ulusalcılıkla, solculuk arasında kaybetmiş haldeydi. partinin yönetim erkanında ise alabildiğine ulusalcı dinozorlar vardı. bu kılıçdaroğlu denilen adam geldi. kökünü sildi attı partiden. tozları kalmadı. önce çok büyük kadrolardakileri çıkardı. ardından milletvekillerini değiştirdi. hiçbir partinin milletvekilleri bu kadar sirküle olmamıştır. genç ve daha solcu kimseler alındı. evet bu parti komünist bir parti değil ama şu yaptığı projeler ve eşitlikçi yaklaşımıyla kim bu partinin şu anda türkiyedeki en solcu parti olmadığını söyleyebilir ki? evet hdp daha sol gözüküyor doğru. ama bunun bir somut örneği olacak projeleri yok. oysa chp projeleriyle solculuğunu gösteriyor(yani solcuyum ben solcuyum diye ortalarda gezinmiyor ama icraatlarıyla ben böyleyim diyor). gelelim hdp-chp çekişmesine. inanılmaz gereksiz bir çekişme. evet hdp barajı geçmeli doğru. ama bu sırada chpyi ulusalcılıkla falan eleştirmek saçmalık yani en kibar ifadeyle. niye diye sorarsanız sen chpyi solcu mu ulusalcı mı belli değil diye eleştir. ama senin ondan farkın olmasın. yahu adama derler ki sen önce bir dön de kendine bak. bu konuda ikisinin farkı yok ne yazık ki. ama hdp tüm halkları savunuyor diyenlere de hdpliler de benim gibi zorunlu din dersinden rahatsız olduğundan şunu söylerim her zaman. 'hdpnin bütün halkların hakkını savunması milli eğitim bakanının çıkıp din kültürü kitapları sadece islamı anlatmıyor bütün dinler var içinde demesi gibidir.' siz anladınız onu. ayrıca hdp kadar chp de diğer halkları savunuyor. roman ve ermeni adayları var bu partinin hem de seçilecek yerlerde. dolayısıyla iki parti de biraz ulusalcı, biraz solcu birbirlerinden farkı yok boşuna birbirlerini eleştirmesinler ama en azından chpnin elinde silah yok. zaten hdp de barajı aştığından hal muallakta kalanların gidip hdpye vermesine gerek yok. bu yukarıdaki entrylerde yazdıklarım chpye oy vermek için oldukça iyi bahaneler. bir de şuna dikkat çekmek istiyorum. bu adamların seçim bildirgesine bakarsanız hiçbir partinin bu kadar çabalamadığını uğraşmadığını görürsünüz. yahu bir durup düşünsenize bu adamlar niye bu kadar uğraşıyor çabalıyor diye? senin için kardeşim, senin için. sen iyi bir ülkede yaşa diye, sen ucuza beslen, bol paran olsun diye. dün berberdeydim daha berber saçlarını kestiği çocuğun babasına dönüp abi oldu mu deyince adamcağız ezile büzüle abisi biraz daha kısaltır mısın dedi. bu adam bunu niye dedi siz biliyor musunuz? ben biliyorum. o ufacık çocuk o berber koltuğunda neler düşünüyor ben biliyorum. adamlar bu kadar uğraşıyor bir tek şey için. o baba ezilip büzülmesin diye, bir baba manavın yanından geçerken çocukların gözlerini kapatmasın diye, anne kömürsüzlükten saç kurutma makinesi çocukların eline verip gidip kendini asmasın diye. bu adamlar sizler için uğraşıyorlar. ben bir tıp öğrencisi derd çalışmam gerekirken gecenin 11inden sabahın dördüne kadar bu memleketteki her insan için uğraşıyorum. biliyorum çoğunuz oy veremeyecek yaşta, ama bir sonraki seçimde belki şuradan on kişi anlar dediğimi, beşi de bu yazdıklarımı ailesine okutur diye. 3 kişi de şu yazdıklarımdan ders çıkarır da hayatını değiştirir belki derslerine asılır diye. o yüzden daha önce mhpye de oy veriyorduysan, akpye de oy veriyorduysan, hatta hdpye de oy veriyorduysan(onların bu seçimde kendi dertleri başından aşkın) hangi partiye oy veriyor olursan ol bu seçimde bak ülken, toprağın falan demiyorum; kendin için, annen baban için, henüz kurmadığın ailen için, çocukların için, insanların için, kısacası GELECEK için chpye oyunu ver verdir güzel kardeşim! ama şunda da gayet netim. o seçim bildirgesinde asgari ücretli ve emekli en sükse yapan başlıklar ve ülkede 11milyon emekli 5 milyon asgari ücretli 1milyon da taşeron işçi var. bunların hepsi oy kullanabilen kimseler. 44 milyon seçmende chpnin kendi oyları bir yana sadece bunların oyları yüzde 38 ediyor. ama bu insanlar yine de ısrarcılarsa oy vermemekte; ben o zaman anlarım ki asgari ücretli maaşı 1500lira olsun istemiyor 950liradan memnun, o zaman daha da memnun edelim onu 750 lira olsun, emekli iki maaş istemiyor daha da memnun edelim 11 maaş verelim yılda bi ay da ne halt ederlerse etsinler, taşeron işçiler sigorta istemiyor madem hastanenin kapısından bile sokmayalım daha da memnun olsunlar madem. bu insanlar yüzünden kurunun yanında yaş da yanıyor ama ben nasıl olsa kendimi kurtardım artık. o yüzden bu insanlar da kendilerini düşünsünler derim. ben ve benim gibiler bizler gideceğiz avustralyada yaşayacağız. bu insanlar burada kalacaklar. ama işte iş o noktaya gelirse o zamandan sonra da en ufak bir şekilde aklıma bile gelmez. bu insanların nasıl olduğu halerinden memnun olup olmadıkları. çünkü artık onlar benim insanlarım olmazlar.

arkadaşlar 7 haziran 2015 genel seçimleri başlığında seçimle ilgili önemli olduğunu düşündüğüm birtakım şeyleri yazdım. sizlerden ricam, üşenmeyin okuyun, yazdığım her bir satır için bir sayfa okuyorum ben, siz de teveccü gösterin ve diğer yazdıklarımı değil ama o yazdıklarımı okuyun, okutun. elinizden gelen yollarla başlığı gündemde tutmaya çalışın ve seçime kadar birçok insanın görmesini sağlayın. hepinize teşekkür ederim

benim görüşüm: akp-- %42 chp--%25 mhp--%18 hdp--%9 diğer--%6

Sözlüğün gördüğü ilk seçim olacak aksam buraları merak ediyorum

Aeterna akpli arkadaşlarını alıp sözlükte konvoy yapacak at fava bekle.

şimdiden şiddet ve hırsızlık olayları haberleri gelmeye başladı. hadi bakalım.

tahminim: ak parti: %44.2 chp: %26.4 mhp: %16.1 bdp: %9.6 diğer: %3.7 (bkz: küsüratlı yazdım dikkat ederseniz)

Akp %44 Chp. %26 Mhp. %17 Hdp. %8 Diğer. %5 Hdp oynayabilir ama 9u aşamaz

batmanda oyları teslim alan polisi ayağından vurmuşlar

özeti budur; ahahahaha

memleket olarak filmimiz burada koptu, gitti.